Geçmişte bu makalenin yazılabileceği birçok an yaşandı, ama hiçbiri bugünkü kadar müsait değildi. Şimdi, Counter-Strike’ın en büyük oyuncusunun kim olduğuna karar vermek için doğru an. Artık büyük bir turnuva kalmadığına göre, ve haliyle hiç kimsenin hanesine büyük dünya şampiyonlukları yazılmayacağını düşünürsek, Counter-Strike’ın 11-12 yıllık rekabet geçmişine bakabilir ve diğer hepsinin üzerine çıkan üç ismi bulabiliriz. Oyun içi mükemmellikte, turnuva başarılarında ve istikrarlı bir elit oyun seviyesinde olduğu kadar kendi dönemlerinde oyunları adeta ayrı ayrı kendi eşsiz stilleriyle tekeline alan ve Counter-Strike’da rekabet söz konusu olduğunda kalıcı izler bırakan üç devi arıyoruz. Bu üç isim Potti, NEO ve f0rest.
Tüm Zamanların En Büyük Oyuncusu: Potti
Tabii ki diğer oyuncular da dünyanın en iyisi oldular, diğer oyuncular da büyük unvanlar kazandılar ve paraları topladılar, diğer oyuncular da bize inanılmaz oyunlar gösterdiler ve bize unutulmaz hatıralar bıraktılar, bu doğru. Bu üçünü onlardan ayıran şey ise, makalenin başında belirttiğimiz gibi “en büyük” olmaları. En büyük kazananlar, bir server’da kendi muadillerine karşı neler yapabildikleri ve tarihte bıraktıkları izler.
Aralık 2000’den 2003’e kadar olan süre Potti’ye, 2006, 2007, 2009, 2011 ve 2012’nin bir parçası NEO ile f0rest’ın adeta malı mülkü gibiydi. 11.5 yıla yakın Counter-Strike rekabet geçmişinde, bu sürenin yarısından fazlasının bu üç ismin tekelinde geçtiğini söyleyebiliriz. Diğer oyuncular en iyi ihtimalle tek bir yıla veya bilemediniz arka arkaya bir iki yıla damga vurabildiler. Böylelikle elimizde T.Z.E.B. (Tüm Zamanların En Büyüğü) tartışması için üç isim bulunduğuna göre bu makalenin asıl kısmına geliyoruz, yani benim bu üç ismi kendi kriterlerime göre tek tek değerlendirip aradan kimin çıkacağını belirleyeceğim kısma.
İlk bölüm Potti’nin başta bu unvanı nasıl kaptığına ait olacak ve ikinci bölümde NEO ile f0rest ben en büyük Counter-Strike oyuncusunu seçerken karşı karşıya gelecekler.
#3 – Tommy “Potti” Ingemarsson – Counter-Strike’ın Esas Ustası
Fanların ilgisi yaklaşık aylık ölçekler şeklinde Counter-Strike tarihinin en büyük oyuncusunu belirleme konusunda sürekli sağa sola dağılıyor. Çok basit bir şekilde, yapılan son büyük etkinliği kazanan takımın en iyi oyuncusu olmak, CS kitlelerinde isminizi duyurmanız için yeterliydi. Benim için böyle bir tartışma hiç olmadı, ve sonuç olarak bunun gibi bir makaleye de hiç ihtiyaç duymadım. 2001’den beri 2011’in başlarına kadar cevabım hep aynıydı: Potti şimdiye kadarki en iyi Counter-Strike oyuncusuydu.
Potti’yi benim için bariz biçimde bu kadar sıradışı yapan şey, benim G.O.A.T. kriterlerimdeki tüm kutulara tik atabilmesiydi: Baskı altında her zaman başarılı olması, kendi döneminde herkesten daha fazla unvan kazanması, oyun içi kabiliyetlerde gerçekten ustalaşmış olan birkaç kişiden biri olması ve makalenin ikinci kısmında değineceğim üzere 2011’de fark etmiş olduğum gelmiş geçmiş en dominant güçlerden biri olması.
Başla ve devamını getir
1999’un ortalarında çıktığından bu yana klanlar tarafından oynansa da, ilk bir buçuk sene boyunca Counter-Strike’ın rekabet arenası temelde hep online idi. Ortada bir dünya şampiyonasıyla ya da büyük bir turnuvayla kıyaslanacak bir şey yoktu, ne dünyanın en büyük takımları toplanıp büyük bir para ödülü için mücadele ediyordu ne de ortada kazanılacak bir şöhret vardı. Bu tanıma uyan ilk turnuva, Aralık 2001’deki CPL Winter idi ve NiP ile X3 muhteşem bir oyun çıkardılar.
O etkinlikten önce oyunun rekabet seviyesi yavaş yavaş bölgesel şampiyona çizgisine yükseldi, her kıtada kimin en iyi olduğunu görmek için takımlar birbirleriyle mücadele ediyorlardı. O zamanlar önemli olan iki kıta, Kuzey Amerika ve Avrupa, CPL tarafından bir araya getirildi ve bu durum birkaç yıl boyunca sürdü. Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın en iyilerini karşı karşıya getiren ilk önemli etkinlik, Aralık 2000’de yapılan “Babbage’s CPL” idi, bu tarih oyunun ilk gerçek dünya şampiyonasından bir yıl öncesine tekabül etmekte.
Neredeyse tamamıyla bir Kuzey Amerika turnuvası olan Babbage’s CPL, ayrıca Potti’nin o kıtaya ayak bastığı ilk etkinlikti, zira NiP (ya da e9 demeliyiz, o esnada bir isim değişikliği yaşandı) ekibi Atlantik’ten diğer tarafa geçmeyi başaran tek İskandinav takımı idi. Avrupa’dan gelen diğer katılım ise Alman ekibi mTw idi. Kazanan takıma verilecek olan para ödülü yalnızca 5000$ idi ve etkinlikte turnuvası yapılan ana oyun Quake 3 Arena 1v1 Deathmatch idi, Counter-Strike burada yan turnuva durumundaydı. Üstelik, hiçbir oyunu online izleme şansı yoktu zira HLTV henüz icat edilmemişti ve kurallar bugünkülerden çok farklıydı. Maxrounds ayarı daha ortalarda yoktu, ve devre başına timelimit bugünün kurallarına denkti.
O dönemde bile, İskandinavlar Avrupa’nın en iyileri olarak biliniyorlardı ve böylece CK3 ile syn gibi en iyi İsveç takımlarının katılım göstererek en iyi Kuzey Amerika takımlarıyla çarpışmasına dair beklentiler ilk uluslararası CS turnuvaları için harika hikayeler yaratabilirdi. Bu hikayelerdeki problem, paranın pek bir şey ifade etmemesiydi, en azından e9 için.
Online e9 takımı Avrupa’nın en iyisiydi, ama onların ilk uluslararası LAN turnuvası olan CPL Europe Cologne ile Babbage’s aynı ay içinde olduğundan bu bir felaketti. Almanya’daki iki ana oyuncularının yaş sınırlaması nedeniyle oynayamaması ve başka bir oyuncunun uçağı kaçırması onları organizasyondaki Q3 oyuncularından birini oyuna almak zorunda bıraktı, tabii ki bu oyuncunun CS’de hiçbir tecrübesi yoktu. Oyun ayrıca buglar nedeniyle o turnuvanın nihai şampiyonlarına karşı oynadıkları maç esnasında birçok BSOD (Blue Screen of Death – Mavi Ekran) yaşanmasına neden oldu.
Aynı ay içinde e9 iki ana oyuncusunu geri almayı başardı zira Amerika’daki yaş sınırlaması Almanya’dakinden daha az baskı yaratmaktaydı, ancak bir önceki turnuvada uçuşu kaçıran oyuncuları Dallas uçuşunu da kaçırmayı “başardı”. Amerika CPL’inin gündemi yine Q3 idi, ve e9 yine aynı oyuncuyu takımına aldı (litzer) ve haliyle Kuzey Amerika’nın en iyilerine karşı 4v5 oynamaktalardı. Cologne’da yaşanan tecrübeler şunu da göstermekteydi, dört ana oyuncu yerinde olsa bile bu takım daha önce hiçbir LAN turnuvasında bir arada oynamamıştı. Bu da yine felakete davetiye çıkarmak anlamına geliyordu ve nitekim nihai sonuç daha iyi olamazdı.
e9 turnuvayı kazandı, hiçbir maç kaybetmedi ve hatta hiçbir Counter-Strike devresini dahi kaybetmemeyi başardı. En iyi Kuzey Amerika takımlarını yendiler ve İsveç’e şampiyon olarak döndüler. Bu hikayenin önemi, ve bu kadar detaylı olarak tekrar tekrar anlatılmasının sebebi, Potti’nin e9 kadrosundaki en iyi oyuncu olması ve Kuzey Amerika’nın en büyük LAN turnuvasını o noktaya kadar domine etmiş olması ve o tarihteki en iyi oyuncu olmasıdır. Potti efsanesi o zaman başladı ve dezavantajlı olarak 4v5 oynayan bir takıma kahramanca liderlik ederek Kuzey Amerika’nın en iyilerine karşı namağlup bir maç çıkarması, onun sonraki üç yıl içinde de defalarca kez tekrarlayacağı eşsiz oyunların bir anlamda habercisiydi.
Bir yıl sonra ilk Counter-Strike Dünya Şampiyonası yapıldı, en iyi Avrupa takımı olan NiP ile en iyi Kuzey Amerika takımı olan X3 önce üst kuralarda, sonra da nihayet finallerde karşı karşıya geldi. İşin ucunda Babbage’s turnuvasındakinin on katı olan bir 50.000$ para ödülü vardı ve oyunun ilk gerçek dünya şampiyonu unvanı da verilecekti. Kuzey Amerika’yı domine eden takımın Avrupa’yı domine eden takımla kafa kafaya gittiği bu baştan çıkarıcı hikayede hep unutulan bir detay ise, NiP kadrosunun o etkinlikte en iyi kombinasyondan uzak olmasıydı.
O sene Avrupa CPL’lerini arka arkaya kazanan NiP takımı, MAFIA’nın eski in-game lideri olan vesslan’ı ve eski GoL yıldızı ahl’yi 5. ve 6. spotları olarak sahaya çıkarırken beşinci oyuncuları olarak Norveçli XeqtR’ı tanıttılar, böylece 6 kişilik bir rotasyon sağlanmış oldu. NiP tarafında yaşanan bir diğer sıkıntı ise, o CPL turnuvasının ilk kez Maxrounds kuralları altında oynadıkları turnuva olmasıydı. Avrupa’da o zamana kadar oynadıkları tüm turnuvalarda geçerli olan kural CO ((Chargers Only – Bu kural setinde, her iki takım da her iki tarafta belirli bir süre oynuyor (genelde devre başına 20 dakika kadar) ve yalnızca terörist tarafında kazanılan roundlar sayılıyor)) idi. Yine de, bütün bu zorluklara rağmen sonuç aynıydı: Potti ve NiP turnuvadan birincilik ödülüyle ayrılarak Counter-Strike’ın ilk dünya şampiyonları oldular.
En başarılı, en dominant ve en zengin
Bu ilk yıllar adeta devler çağıydı ve oyunlarda hüküm sürenler daha çok bireysel oyunculardı, zira oyunun eski zamanlarındaki mekanikler oyuncuların şu anki gibi bir takım olarak çalışarak maçın sonucuna etki etmelerinden ziyade tek başlarına dengeleri değiştirmelerine olanak sağlıyordu. CS 1.5 Haziran 2002’de çıkana kadar oyuncular hız kaybetmeden zincirleme zıplamalar yapabiliyor, yürüme tuşuna arka arkaya basarak ayak sesi çıkarmadan %75 civarı bir koşu hızında hareket edebiliyor, AWP’ye hiçbir gecikme olmadan hızlı geçiş yapabiliyor ve tüfeklerle daha tutarlı bir çizgide tarayabiliyorlardı.
Bu bireysel bazlı süre zarfında Potti Babbage’s CPL turnuvasını, dört European CPL’nin ikisini (diğer ikisinde ikinci ve dördüncü oldu), ve ilk Dünya Şampiyonası’nı kazandı. 1.5’in piyasaya çıkışından sonra yukarıda bahsettiğimiz değişikliklerin oyuna dahil edilmesine rağmen Potti üç American CPL turnuvası, bir WCG altın madalyası ve iki European CPL unvanı daha alarak tarihine başarılar eklemeye devam etti. Kariyeri boyunca Avrupa ve Amerika toplamında 15 CPL etkinliğine katılan Potti, hiçbirinde dördüncü sıradan aşağı düşmedi. Bu 15 CPL etkinliğinin dokuzunu kazandı ve 12 tanesinde final oynadı. Ayrıca WCG altın madalyası kazanmayı başaran tek İsveç takımında oynadı.
CPL’nin başlangıçta CS 1.6’yı almayarak etkinliklerini ESWC’ye paralel şekilde düzenleme yolunda verdikleri ve Fransız etkinliğinin bu şekilde dünya şampiyonası statüsüne eriştiği hatalı 2005 yılı kararına dek, American CPL etkinlikleri Counter-Strike’ın tartışmasız dünya şampiyonalarıydı. WCG daha ziyade bir gösteri gibiydi ve onu kazanmanın tadı başkaydı, bunun sebebi etkinliğin Güney Kore’nin egzotik bölgelerinde düzenlenmesinden ziyade o turnuvanın sonucu ne olursa olsun hiçbir turnuvanın da CPL Yaz/Kış turnuvalarını kazanmak kadar önemli olmamasıydı. Bu etkinlikler 6 aylık bir sürenin turnuva sezonlarında yaşanan sıkıntıları giderebilecek ilaç gibiydi.
Potti’nin rekabet ettiği bu dünya şampiyonası seviyesinde olan etkinliklerden ilk olarak CPL Winter 2001’i ve son olarak CPL Winter 2005’i alması sonucunda, kariyerinde katıldığı yedi adet dünya şampiyonası seviyesindeki American CPL’nin dört tanesini aldığını görebiliyoruz, CPL Winter 2004’e SK kontrat sorunları nedeniyle katılamamıştı.
Kariyeri boyunca Potti inanılmaz bir şekilde $387,000’in üzerinde para ödülü kazanmayı başardı. Aktif olduğu zaman aralığı boyunca (2000-2005) hiç kimsenin kazandığı para ödülü bunun yanına bile yaklaşamadı, tabii ki uzun süre aynı takımda oynadığı arkadaşı HeatoN hariç. Kıyaslamak açısından, Ksharp’ın aynı zaman aralığında toplam $147,000 ödül kazandığını düşündüğümüzde aradaki farkı daha iyi görebiliriz.
Kariyeri henüz 2006 gibi çok erken bir tarihte bittiğinde, Potti oyunun en büyük oyuncusu idi, ama HLTV izleyen geniş kitlenin çok büyük bir çoğunluğu bu oyunun şampiyonları arasında onun tek dominant güç olduğundan habersizdi.
Emsalleri arasında en çok saygıyı o gördü
2001-2002’den beri CS fanlarının hayal gücünü ateşleyen şeylerin biri HeatoN’ın çılgınca spray üzerine kurulu oyunu, diğeri ise Ksharp’ın anlık AWP atışlarıydı. 2003’te elemeNt’in SK.swe takımına gelişiyle birlikte Potti, takımı mücadele eden bir takım olmaktan çıkarıp dünyanın tartışmasız en iyi takımı noktasına taşıdı ve o zamana kadar görülen en büyük takım yapmayı başardı. O yılın son beş ayı boyunca her turnuvayı kazandılar ve sadece bir resmi harita kaybettiler. elemeNt yapbozun eksik parçası olduğundan, ve CPL Summer etkinliğinde MVP ödülü kazandığından, birçok kişi genç Norveçliyi dünyanın en iyisi olarak gördü.
Bu 2003 serisinin son birkaç ayında SpawN da takıma eklendi ve nihayet uluslararası rekabetin zirvesine erişti. Potti ve HeatoN bir yıl kadar sonra SK’dan ayrıldığında, ve SpawN takımın ana yıldızı olarak bir iki yıl daha oynamak için geri döndüğünde, SK’ya geri döndüğü sene olan 2005’te oyunun baş yıldızı unvanını Amerikalı fRoD ile paylaşacaktı. 2004’ün sonlarında Potti’nin aktivite seviyesi sorgulanabilir bir noktaya geldi ve oyuna karşı olan motivasyonu nihayet düştü.
CS’nin en iyi oyuncularına dair bu kısa zaman tünelini yazmamızın amacı şu, oyun içinde tarzı daha çok göze hitap eden ya da skor tabelasında daha üst sıraları alan oyuncular daima sıradan fanların göz önünde tuttukları kişiler oluyorlardı. Lakin tüm bu süre boyunca işin içinde olanların daima size bizzat söyleyecekleri, ve bana doğrudan söylemiş oldukları şey şudur ki, Potti kendi klasmanındaki herkesin gözünde zirvedeki adamdı. Özellikle de üç yıl ve birkaç ay süren bu macerası boyunca sahip olduğu istikrar sözkonusu olduğunda.
HeatoN tüm oyuncuları o imkansız gibi görünen 1.5 öncesi colt spray’i ile dağıtsa da, Ksharp tüm rakiplerini noscope ile avlayıp deagle ile kalanları temizlese de, elemeNt harika bir para yönetimiyle takımını eşi benzeri görülmemiş zaferlere taşısa da, ve SpawN tüm silahlarla akılalmaz yetenek gösterileri yapsa da, tüm bunlar üç yıldan uzun bir süre boyunca yaşanırken hepsinin en büyük olarak gördüğü tek bir adam vardı: Potti.
Oyunda ustalaşan ilk kişi
Gösterdiği göz kamaştırıcı başarıları ve kazandığı paraları bir kenara koyarsak, Potti’yi o dönemde bu kadar sıradışı bir biçimde özel yapan şey, oyunun her noktasında ustalaşmayı başaran ilk kişi olmasıydı. Oyunun ilk iki üç yılında oyuncular şu an olduklarından çok daha fazlasıyla spesifik oyun anlayışları geliştiriyorlardı ve her silahı kullanmıyorlardı, kimseyi her silahı kullanırken veya hepsini iyi kullanırken göremezdiniz. Potti oyunu tabanca round’unda USP oyunu ile, ilerleyen round’larda AK4 ve colt tekniği ile, ve tek kaldığında da ne zaman nerede olması gerektiğini muhteşem bir şekilde tespit edebilmesiyle domine edebiliyordu.
HeatoN’ın 1.5 öncesindeki spray’e dayalı oynanabilen zamanlarda gösterdiği spray mükemmelliği, o dönemde dünya çapındaki tüm rekabet sahnesinde oyuncuların şaşırtıcı bir çoğunluğunun sürekli AK ve colt spraylemesini teşvik edici bir etkiye sahipti. 2005 ve sonrasına kadar en profesyonel oyuncularda bile tek ve ikişer üçer atış teknikleri yoktu. Ama burada inanılmaz olan şey, herkesin aslında çok çok geç kalmış olmasıydı zira Potti bu teknikleri bütün kariyeri boyunca kullanan bir oyuncuydu.
İsteyenler 2001 yılından kalma demolara bakabilir ve Potti’nin şu an ders niteliğinde okutulabilecek ikili üçlü AK atışlarını görebilir. Bir rakibi yaraladığında, spray içinde tutabilecek olduğu durumlarda dahi, tam otomatik atışlarda skoru riske atabileceği için incelikle tek tek veya ikişer üçer atışlar yapıyordu. Ona bunu hiç kimse öğretmedi, hiç kimse göstermedi. O bunları kendi başına buldu ve oyun stiline yerleştirdi zira mükemmeliyeti kovalarken tek rakibi yine kendisiydi.
“Clutch” oyuncularının bir listesini yapmak Potti’nin döneminde bugünkü kadar kolay değildi. Yılda çok daha az sayıda turnuva vardı, bölgesel bir turnuvadan uluslararası turnuvaya adım atmak üzerinizdeki baskı açısından çok daha büyük bir olaydı ve herkesin büyük LAN turnuvaları konusundaki tecrübeleri çok daha azdı. Bu yüzden, clutch durumlarında göze çarpacak bir sıklıkla başarı gösteren pek kimse yoktu.
Eğer en iyi Alman oyuncuysanız ve çoğunlukla sadece Almanya’nın en iyileriyle oynadıysanız, uluslararası kariyerinizin başlarındaki yetenek seviyenizi düşündüğünüz zaman ilk America CPL turnuvanızda kendinizi alışmış olduğunuzdan ve hazırlandığınızdan çok daha farklı bir ortamda buluyordunuz, tüm dünya sizi HLTV’de izliyordu ve inanılmaz derecede kabiliyetli oyuncular sizinle aynı sunucuda rekabet ediyordu.
Bu konuda da, bir clutch oyuncusu olarak Potti yine bir çığır açtı. XeqtR ve Rambo gibi oyuncular kariyerlerinde sahip oldukları geniş kabiliyet yelpazeleri ve özgüvenleriyle birçok clutch round kazanmayı başardılar, ve Ksharp ile HeatoN gibi oyuncular da başarılı olmak için gereken temel yeteneklere sahiptiler, ama kimse Potti kadar clutch başarısı gösteremedi. HeatoN 2010’daki bir röportajında şunu söylüyor: “Potti 1v1 kaybetmeyi başaramadı!”. Potti yalnızca özgüven sahibi ve yetenekli değildi, ayrıca korku bilmez bir rekabet dürtüsü ve akılalmaz bir oyun zekası vardı, bu da onun neredeyse en kritik CPL anları da dahil olmak üzere her clutch round’undan başarıyla çıkmasını sağlıyordu.
Potti’nin çeşitli teknik yetenekleri, çağının ötesindeki atış teknikleriyle bir araya geldiğinde ona herhangi bir 1vX durumunda doğru yaklaşımı sergilemesinde yardımcı olabilen bir dizi araç sağlıyordu. İnanılmaz oyun zekası ile neredeyse her zaman doğru pozisyonda olmayı başarıyordu ve bulunduğu noktadan oyunu kazanmaya giden bir hamle serisi inşa ediyordu. En önemlisi, özgüveni ve rekabet dürtüsü ile diğerlerinin çok basit hatalara düşmesine neden olan baskı anlarında soğukkanlılığı ve cesareti ile kimsenin yapmaya kalkışamadığı işler başarıyordu.
CPL Winter 2001’de NiP’in $50,000 kazandığı final round’undan SK.swe takımının efsane domine serisinin başladığı CPL Summer 2003’e, oradan da Rival’a karşı CPL Summer 2004’teki overtime’da kazandıkları unutulmaz 1v1’e dek finallerde rekabet edecek olan taraflardan biri olmak sözkonusu olduğunda Potti takımının ihtiyacı olan ve rakipleriyle kendileri arasındaki o boşluğu kıran kırana geçen maçlarda dolduran kahraman olmayı başardı.
Kimsenin açamadığı bir yolu açmak
2002’de HeatoN, CS 1.5’in çıkışından kısa bir süre sonra bana bir hikaye anlattı, o zamanlarda geri kalan herkes tam otomatik spray ile otuzuncu mermiye gelene kadar makul bir isabet düzeyi tutturmanın alabildiğine zor olduğundan yakınmaktaydı. Ben de bu yeni güncellemenin onu ve İsveç’in diğer elit oyuncularını nasıl etkileyeceğini düşündüğünü sordum, zira hepsi spray teknikleriyle ünlüydü ve bu yeni spray öğrenilebilse bile eskisi gibi oyuna uygulaması mümkün olmayacaktı.
HeatoN bana o zamanlar aynı evde kaldığı Potti ile birlikte bir lokal sunucu oluşturup günlerce dust2’deki CT tarafı mesafesinde ana tüfeklerin spraylerine çalıştıklarını söyledi. O zamanlar bu yeni spray mekaniklerinde tam anlamıyla ustalaştıklarını hissedene dek uzun uzun üzerinde çalıştılar. Mükemmeliyeti kovalamak denen şey işte budur. Boş bir sunucuda oturup takım çalışmaları dışında hiç kimse senin kendini geliştirmek için ne kadar çaba sarf ettiğini bilmezken sanatında ustalaşmaktır.
Potti için kendi döneminde takip ederek kendini geliştirebileceği başka bir büyük oyuncu yoktu, o CS’de başarının ve mükemmeliyetin zirvesiydi. Onun kendisini karşısına koyup bir ölçek olarak kıyaslayabileceği, kendisinden önce var olan, başarılı ve birçok ödül sahibi bir şampiyon yoktu. Herkesin dilinde tek bir söz vardı, LAN vb. ortamlarda dünyanın diğer elit oyuncularıyla rekabet etmediğini düşünürsek Potti erken beta süreçlerinde dahi oyuna başladığı günden beri en iyi oyuncuydu.
Adımlarını takip edecek veya başarılarını taklit edecek, daha ötesine geçecek kilit bir figür olmamasına rağmen Potti’nin kazanma arzusu ve dürtüsü rakipsizdi, belki halen daha üstün biri gelmemiş olabilir. En yetenekli oyuncular arasında herkesin gelmiş geçmiş favori oyuncusu olarak gösterilenlerin dahi nispeten bu arzusunun bir sınırı vardı. Tabii dünyanın açık ara en iyi takımında, bir zafer serisinde, diğer oyuncuların ikinci veya üçüncü olduklarında bile sevindikleri bir ortamda değillerse.
Belki onlar kendilerini “hepsini kazanamazsın” ve “bazen sadece gününde değilsindir” gibi sık sık duyduğumuz kalıplarla avutabilirler. Potti için böyle bir şey sözkonusu dahi değildi, o en baştan beri ve o kadar sık kazanıyordu ki onu ikinci veya üçüncü olduğu zamanlarda bile üzüntüden çökmüş halde görmüştüm, halbuki diğer oyuncular üçüncülük çekini ellerinde tutarken gayet mutlu bir biçimde gülümsüyorlardı. “Arada olur öyle şeyler” derlerdi diğer oyuncular, lakin ben yine de merak ederdim: Eğer mesele gerçekten “arada öyle şeylerin olması” ise Potti’nin bu uzun kariyerinde neden o podyumda bitmeyen “ara sıra”lar bu kadar az idi?
“Tam paket”
Yetenek sizi zirveye taşıyabilir, çalışma disiplini ve sanatınıza kendinizi adamanız sizi orada tutabilir, ama üzerinize dalga dalga gelen yeni yıldızlara ve takımlara karşı tekrar tekrar kazanmak için her şeyin üzerinde dimdik bir iradeye ve içsel güce ihtiyacınız var. Potti, Counter-Strike’ın gördüğü mental açıdan en güçlü oyuncuydu. Kesinlikle yetenekliydi, ama o, yeteneğini öyle bir noktaya kadar biledi ki kazanma arzusu ve yenilgiyi daima reddetmesi ile bu yetenek bir araya geldiğinde kariyerine dönüp bakınca gerçekten “kazanabileceği” ama kazanmadığı çok az turnuva görmesi çok normaldi. Neredeyse bir unvanın kazanılacağı her durumda Potti işi gereğince hallediyor ve takımını o unvana erişmesinden alıkoyacak bütün engellerin üzerinden taşımayı başarıyordu.
Bazı oyuncular yeteneklidir, ancak iradeleri yoktur. Diğerlerinde arzu vardır ancak yetenek yoktur. Çok küçük bir grup oyuncuda hem yetenek, hem kazanma arzusu vardır ama uzun saatler boyu takımıyla çalışma disiplini ve azmi ile bireysel kabiliyetlerini bileme bağlılığı yoktur. Potti bunların hepsine sahipti ve üstelik onun kazanmaya olan açlığı 2004’ün sonlarına kadar bitmek bilmedi.
Bazı oyuncular için bir turnuva kazanmak bir amaçtır, Potti gibi bir oyuncu için ise her günkü yolculuğunun bir realitesiydi. Eğer o bugünkü dünya şampiyonasını kazansaydı, bu onun bir sonrakini kazanma açlığını söndürmezdi. Zaman ve motivasyonla ilgili durumlar nihayetinde Potti’nin kariyerini sonlandırdı, keza birçok diğer kariyerin de sonu aynıydı, ama bu onu Counter-Strike tarihine adını altın harflerle kazımaktan alıkoyamadı.
Tabii ki hiç kimse o zamanlar 6.5 sene boyu profesyonel rekabet bazında oynanacak olan bir Counter-Strike olduğunu bilmiyordu, bu Potti’nin kariyer süresini neredeyse ikiye katlıyor. Bir o kadar daha süre geçtiğinde, sonraki jenerasyonun en iyi oyuncularının Potti’nin bu denli yükseğe çektiği çıtaya ulaşması ve onu aşması ile defterler tekrar açılıp en büyük oyuncunun kim olduğu tekrar tartışılabilir. Bu esnada, böyle iki oyuncu daha halihazırda aramızda bulunuyor ve Potti’nin kariyerinin bitmesini takiben onlar ilk büyük unvanlarını almak için öne çıktılar.
Kalan iki spot ile, ve bunlardan birinin Counter-Strike’ın gelmiş geçmiş en büyük oyuncusu olarak tanınmasıyla, birinci ve ikinci spotlar için göreceğimiz karşılaşma CS fanlarının 5 yıldan fazla bir süredir ağızlarının suyunu akıtıyor: NEO vs. f0rest!