Ubisoft Nadeo, TrackMania ile geri dönüyor! TrackMania serisi zaman içerisinde oyun dünyasına kendine yer edinen kült bir oyun haline geldi. Arcade bir ortamda arabalarla uçtuğumuz, yere paralel yarıştığımız hatta yukarı doğru dönen bir asfaltta daireler çizip yer çekimine meydan okuduğumuz yarışları özlemiştik. 2009’dan beri TrackMania serilerini Ubisoft Nadeo geliştiriyordu ancak 2016’dan beri yeni bir oyuna kavuşamamıştık. 1 Temmuz itibariyle ise TrackMania adıyla oyun tekrardan aramıza döndü.
Yeni TrackMania eski oyunlarından farklı olarak ek bir açıklama, isim almadan döndü. Oyunun yalınlaşan tek kısmı ismi de değil. Boyut anlamında da oyun oldukça şaşırtıyor. 1.6 GB gibi çok ufak bir boyut ile saniyeler içerisinde oyunun başına geçebiliyorsunuz. Ayrıca oyunun bedava olarak oyunculara sunulmuş olması bir diğer artı yanı, ancak buna daha sonra geleceğim.
Yalınlaşma başlığından devam etmek istiyorum çünkü eski TrackMania oyunlarından, hatta aklımda en çok yer eden, TrackMania 2 serisindeki grafiklerden feragat edilmiş durumda. Çok daha sadece, detayları çok olmayan, gerçeklikten uzak diyebileceğimiz hatta çizgi film kıvamında şeklinde yorumlayabileceğim grafiklere sahip. Tabi ki oyunun boyutlarının bu kadar düşük olması bu grafik seviyelerini en iyi şekilde açıklıyor. Oyunda yalınlaştırılan diğer bir olay ise içerik olmuş diyebiliriz. Çünkü bu oyun daha çok TrackMania Nations’ın yeniden yapımı gibi olmuş. Oyun boyunca devasa bir stadyumun içerisinde kurulmuş parkurlarda checkpoint’ten checkpoint’e koşuyoruz. Eski oyunlardaki Kanyon, Lagün, Otoban gibi içerikler ve çevresel atmosfer maalesef yok. Diğer oyunlarda gördüğümüz araba çeşitliliği de maalesef yok ve tek tür stadyum aracıyla yarışlarımıza çıkıyoruz. Ancak bu araçların görünüşleri konusunda oldukça büyük bir özgürlüğümüz var.
Tüm bu yalınlıklara rağmen oyunun ruhu korunmuş durumda. Öncelikle bu oyunu oynamak için adrenalini hissetmek gerekiyor ve bu oyun adrenalin duygusunu oldukça iyi aşılıyor. Anlık kararlar ile yollarını seçip ilerlemeniz gerekiyor. Oyun her ne kadar arcade olsa bile aracınızın hızını, gaz seviyesini virajlar için düzgünce ayarlamanız gerekiyor aksi takdirde zaman kaybetmeniz işte bile değil. Yer çekimine meydan okuduğumuz anlar gerçekleşiyor, aracınız duvarda giderken ne tarafa gideceğinizi gerçekten planlayamıyorsunuz ve iç güdüleriniz ile kendinizi sıradaki checkpoint’in önüne atıyorsunuz. Bu anlamda oyunun içerisindeki adrenalin korunmaya devam etmiş durumda.
Oyunda zemin çeşitleri sürüşünüzü en çok etkileyen yerler. Öncelikle beton diyebileceğim, oyunun en temel zemini size en iyi yol tutuşunu ve en hızlı gitme şansını veren zemin türü. Gerçekten oyunun içerisinde bazı zamanlar keşke bu zemine geri dönebilsem diyebileceğini haritalar mevcut. İkinci zemin türümüz bombeli zemin. Muhtemelen oyunun geliştiricileri bile bu zemin türünü bu şekilde açıklamıyorlardır ancak bombeli zemin türü oyuna en çok renk getiren zemin türlerinden biri.Yolun ortasından uçlarına doğru oval şekilde eğimli koca bir sosisin üzerinde yarıştığımız bir zemin. Virajda doğru hızı ayarlayamazsanız kendinizi stadyumun çimlerinde bulmanız çok olası. Ayrıca düzgün bir yarış çizgisi seçemediğinizde zıplayarak yol alan, kontrolden çıkmış bir aracınız olabilir. Önceki TrackMania oyunlarından da aşina olduğumuz toprak zemin bu oyunda da varlığını sürdürüyor. Toprak zeminde hızlı gidebiliyorsunuz ancak toprak hafif kaygan bir materyal olduğu için viraja girişlerinize dikkat etmeniz gerekiyor. Çok yavaş kalırsanız zaman kaybedersiniz, çok hızlı girerseniz savurulursunuz. toprak zemin bu açıdan bence eğlence sunuyor çünkü aracınızın nerede yol tutuş yakalayacağını tahmin etmeye çalışıp kendinizle bir mücadeleye giriyorsunuz. Son zemin türümüz ise buz zemin. Buz zemin neredeyse tüm oyun tarihinde baş belası bir zemin türü olmuştur. TrackMania’da da bu özelliğini koruyor. Buz zeminde aracınızı döndürmek, hızlandırmak, yavaşlatmak gerçekten çok zor. Aracınızın kontrolünü bu noktalarda sağlayamıyorsunuz ve aslında buz zemine gelmeden önce ne tarafa gideceğinizi tahmin etmek tek seçeneğiniz haline geliyor. Oldukça zorlayıcı bir zemin türü olsa da TrackMania’nın aşırı kolay bir oyun olmayacağını hepimiz tahmin ediyoruz.
Zemin türlerindeki bu farklılığı, pist üzerinde üstünden geçtiğiniz kapılar ile iyice çeşitleniyor. Bu kapılardan şüpheniz en hoşunuza gidecek olanı size güç patlaması sağlayacak olan turbo kapıları. Üzerinden geçtiğiniz anda anında hızınızın aşırı yükseliyor ve anlık kararlarınız yaptığınız parkur zamanına büyük etkiler sağlıyor. Bir diğer özelliği ise bazı kapılar uçmanızı sağlıyor. Yolun yarıda kesildiği ve devamının çok uzakta olduğu yerlere ulaşmak için hızınızı korumalı ve bu uçma özelliği kazandıran zeminin üzerinden geçmeni gerekiyor. Tekerlerinizin altından çıkan roketler ile etkinin süresi bitmeden diğer tarafa ulaşmanız gerekiyor. Oyundaki tüm dengenizi alt üst edecek bir diğer kapı ise slow-mo kapıları. Aracınız hızını korumaya devam ediyor, oyunun fizikleri o hızınıza göre ilerlemeye devam ediyor ancak her şey ağır çekimde gerçekleşiyor. Yanlışlık bu zeminin üzerinde geçerseniz süreniz normal hızında akmaya devam ederken çok ağır şekilde hareket eden arabanızı yüksek hızıyla kontrol etmeniz gerekiyor. Oldukça kafa karıştırıcı bir kapı diyebilirim. Ancak beni en çok zorlayan kapı ise aracınızın sağa ve sola dönüşü yetkisini kaybettiren kapı. Bu zeminden geçtikten sonra arabanızı sağa ya da sola döndürme imkanınız kalmıyor sadece ileri ve geri yapabiliyorsunuz. Bu sebeple o alandan geçmeden önce aracınızı doğru konumlandırmış olmanız gerekiyor. Tekrar hatırlatmak isterim, zaman karşı insanlarla yarışıyorsunuz, seniyelerin önemi var ve aracınız genel olarak çok hızlı şekilde hareket ediyor. Burada oyuncuların iç güdülerine ve aracını nasıl konumlandıracağı tamamen reflekslerine kalıyor. Tabi ki hatalar yaptığınızda, stadyumun yeşil çimlerine düştüğünüzde veya arabanızı artık döndüremediğinizde bir önceki checkpoint’e dönüp kaldığınız yerden hareketi tekrarlayabiliyorsunuz ancak geçen zamanı geri alamıyorsunuz. Neyse ki, yarışların çoğundan birden fazla tekrar etme şansınız oluyor ve parkuru öğrendiğiniz için daha doğru seçimleri yapıp zamanınızı geliştirebiliyorsunuz.
TrackMania’nın en temel özelliklerinden biri kesinlikle kendi pistlerinizi inşa edebiliyor olmanız. Bu oyunda da harita düzenleme modu mevcut. Akıl almaz parkurları kendiniz oluşturabilir ve arkadaşlarınızla yarışabilirsiniz. Günümüz oyunlarında artık çok fazla göremediğimiz bu özellik, insanların yaratıcılığını göstermesini sağlıyor. Çok daha eğlenceli parkurların oluştuğunu bile görüyoruz. oluşturulan bu haritaları değerlendirebiliyorsunuz. Ayrıca getirdiği özgürlük sayesinde oyunun haritalarının dışında seçimler yapmamıza da sağlıyor. Ayrıca araçlarınızın görünüşlerini değiştirebilirsiniz ve bu yeni kostümleri kullanma şansınız var. Günümüzde daha fazla oyunda bu tür özellikleri görmeyi isterdim. Günümüzde görmediğimiz bir diğer özellik ekranı ikiye bölerek yarışma özelliği de oyuna eklenmiş durumda. Tabi, sırayla oyunun başına geçip en iyi dereceyi elde etmeye çalışacağınız modda seçeneklerden biri. Bunun dışında LAN bağlantısı üzerinden de arkadaşlarınızla aynı yerde oynayabiliyorsunuz. Son olarak kaydettiğiniz Replay, yarış özetlerinizle online bir yarışa girmeden kendinizle yarışabiliyorsunuz.
Oyunun daha önce bedava olarak sunulduğundan bahsetmiştim. Oyuna ilk giriş yaptığınızda Starter Access sizi karşılıyor. Starter Access oyunu denemek için güzel bir sistem. Böylelikle, temel mantığı anlayıp oyuna tamamen para ödemeden önce deneme şansınız oluyor. Starter Access’in içinde training haritalarına, her sezon yüklenecek 25 haritaya, kazandığınız kupalara sahip olmaya, Arcade kanalındaki online yarışlara katılmaya, Replay kayıtları almaya ve bu kayıtlara karşı daha sonra offline olarak mücadele etme şansına, haftalık Ulusal Liglerde mücadele etme imkanına erişebiliyorsunuz. Bir diğer üyelik çeşidi ise Standard Access. Bu aslında oyuna tamamen sahip olduğunuzda erişilmeyi bekleyen özellik diyebiliriz. Bu üyelik ile beraber kulüplere katılabiliyorsunuz, daha gelişmiş harita araçları ile haritalarınıza daha profesyonel eklemeler yapabiliyorsunuz. Ayrıca oyunun günlük olarak sunduğu parkurlarda yarışma fırsatını buluyorsunuz. Yıllık olarak alınan bu üyelikte 100 resmi haritanın ve her gün gelen 365 pisti ve gelişmiş harita düzenlemeye sonsuza kadar sahip olabiliyorsunuz. Son üyelik çeşidi ise Club Access. Bu üyelik türünde ise kendi kulübünüzü oluşturabilir, Open Grand League’de mücadele edebilirsiniz. Bu üyelik türü 1 yıllık veya 3 yıllık olarak elde edilebiliyor. Standard kullanıcı gibi üyelik süresinin sonunda size sunulan haritaları, parkurlar ve harita düzenleme moduna sonsuza kadar sahip olabiliyorsunuz.
TrackMania karşımıza çok kompakt bir yapıda geliyor. Oldukça minimalist yaklaşımla yapılmış, ama ruhu korunarak eğlence seviyesinden bir şey kaybedilmemiş bir oyun. Zaten kendine özgü tarzını devam ettiren, kişiselleştirilebilir; harita, araç görünümü gibi bir çok parametre ile oyunculara özgürlükleri sunuyor. Ayrıca farklı üyelik sistemleri ile oyuncuların neye para verdiğini bilmesini sağlıyorlar. Oyunun hızlı ve adrenalin dolu dünyası ise yeni oyuncuları kendi içine çok hızlı çekiyor ve daha iyisi için çabalamaya başlıyorsunuz diyebilirim. Hem kendiniz için hem arkadaşlarınızla çok hızlı bir eğlence dünyasına açılabilirsiniz. Oyunun hali hazırda bedava olarak erişilebilir olmasından ötürü en azından TrackMania dünyasına adım atıp bu tatlı heyecanlı atmosferi yaşamanızı öneririm.